Türkiye’de eğitim sistemi yıllardır sürdürülen rantçı, gerici, cinsiyet ayrımcı politikalar sonucu çıkmaz bir sürece girmiştir. Gün geçmiyor ki, eğitim alanında yaşanılan sorunlara bir yenisi eklenmesin. Özellikle AKP hükümeti döneminde eğitimde gerçekleştirilen kadrolaşma, baskı ve sürgünlerin yanı sıra; eğitimde yaşanan yoğun ticarileşme ve özelleştirme uygulamaları eğitim sistemimizi açmazlara sürüklemiştir.
Sosyal devletin görevi yurttaşlarına parasız, nitelikli, kamusal eğitim olanakları sunmak, eğitimde fırsat eşitliği sağlamak olmalıdır. Dünyanın birçok ülkesinde devletlerin eğitim öğretime yaklaşımı bu düzlemdedir. Oysa ülkemizde eğitime bütçeden yeterli pay ayrılmadığı gibi; okulların ödenekleri her geçen yıl daha da azaltılıyor. Okulların araç gereç ihtiyaçları yeterince ve yenilenerek karşılanmıyor. Uygulanan eleyici sınav sistemiyle öğrenciler yarış atına dönüştürülüyor, dershaneler her geçen gün büyüyerek çoğalıyor. Özel okullara yatırımda sınır tanımayan AKP hükümeti, sıra devlet okullarına geldiğinde üvey evlat muamelesi yapıyor. Okulları ticarethane, öğrenciyi müşteri gören bu zihniyet her şeyi rant üzerinden değerlendirmeyi öyle bir aşamaya getirdi ki, şimdi de merkezlerdeki devlet okullarını satıyor. Sıra yeterli ödenek ayrılmayan; suyu, elektriği, doğalgazı kesilen devlet okullarının satılmasına geldi. AKP 8 yıl önce iktidara geldiğinde Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN “Ne banka bırakacağız, ne fabrika, ne de işletme, liman da bırakmayacağız; hepsini özele devredeceğiz” dedi. Başladılar, ülkeyi parsel parsel satmaya. Seka, Sümerbank, Şeker Fabrikası, Petkim, Tüpraş, Telekom, Kamu kuruluşları, fabrikalar, bankalar, hava alanları, köprüler, demiryolları, otobanlar, dağlar, dereler, su, taş, toprak derken hızlarını alamadılar. ” Ne komünist devletmiş ki sat sat bitmiyor, bu işi bitireceğim satışlar devam edecek…”dediler; sıra okullara geldi. . En temel insan haklarından biri olan eğitim sadece varlıklı ailelerin çocuklarının yararlanacağı bir ayrıcalığa dönüştürülmek isteniyor; devlet okulları özel sektöre devrediliyor, takas ediliyor, satılıyor. İstanbul’da şehrin göbeğinde bulunan değeri milyonlarca dolarlarla ifade edilen okullar arazileriyle satışa çıkarıldı. Şehir merkezinde trafik sıkışıklığına yol açtıkları, öğrenci sayılarının az olduğu, en belirleyici olarak da üzerlerinde bulundukları arsaların değerli olması vb gerekçelerle satış amaçlı çalışma sürdürülen; resmi verilere göre 22, Okuluma Dokunma İnisiyatifi’nin yaptığı çalışmalara göre 123 lise ve ilköğretim okulu bulunmaktadır.
Devlet okullarının satılması projesi AKP hükümetinin özelleştirme politikalarında gelinen son aşamadır. Okullar da satıldıktan sonra rant üzerinden beslenen siyasi iktidarın satacak bir şey kalmayınca, olayı nereye vardıracağını düşünmek bile istemiyoruz. Bu nedenle, henüz vakit geç olmadan okulların satışını durdurabiliriz. Seka satılırken, Sümerbank, şeker fabrikaları vb. kamu kuruluşları satılırken gereken sahiplenme ve toplumsal tepkiyi gösterebilseydik bugün sıranın okullara, hastanelere gelmesini de engellemiş olurduk. Bugün okulları sahiplenmemiz okul satışlarını engelleme girişimimiz AKP’nin özelleştirme politikalarına dur demek kadar; dün kamu kuruluşları satılırken yeterli duyarlılık gösteremememizin öz eleştirisi de olacaktır.
Yapılan çalışmalar ve bu alanda alınan yol göstermiştir ki okul satışlarını engellemek, AKP’nin özelleştirme politikalarını geri püskürtmek mümkün. Henüz geç değil! Okul satışlarını durdurma konusunda önemli eylem ve etkinlikler yapıp, kamuoyu yaratabiliriz. Yeter ki gücümüzü birleştirelim, mücadelede istikrar ve kararlığımızı gösterelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder